Lapa lapa karın yağıp da tuttuğu zamanlardı. Öyle diz boyu değildi ama hakkını da verirdi.
Yine eski negatiflerden çıkan küçük hazinemden bir demet. Hem görsel hem işitsel…
Lapa lapa karın yağıp da tuttuğu zamanlardı. Öyle diz boyu değildi ama hakkını da verirdi.
Yine eski negatiflerden çıkan küçük hazinemden bir demet. Hem görsel hem işitsel…
Bugün, karakışın arada bir “cee!” deyip kaçtığı şu günlerde, görüp görülecek en şahane gün. Adeta yeniden bahar gelmiş gibi adaya. Tabi bu hissiyatım yaprak kımıldamamasından veya hafif ılık havasından değil yalnız. Nereden geldiğini kestiremediğim bir müzik sesi yankılanıyor; tane tane sesiyle Edit Piaf.
Şaşırdım, biraz gülümsetti beni. Neden demeyin çünkü biz adada genelde yolcu motorlarından, iskeleden, belediyeden yapılan anonsları ve bir takım eğlence mekanlarından gelen tırt müziğimsi gürültüleri duyarız. E tabi böyle meçhulden gelen bir Edith Piaf musikisi duyunca azıcık sarsılmam normal.
Bugün, her ne vesileyle olduysa, adanın kulağının pasını temizleyen komşularıma teşekkür ederim. Adaya bahar getirdiniz.
5 Temmuz 2010 Yeni bir düğünün ardından…
1 Nikah, 4 cenaze… Her birinde çelenkler, çiçekler, gözyaşları; kah mutluluk, kah keder… Düğün çelenkleri bile aklıma başka şeyler getiriyor artık. Baktıkça siyah şeritler görüyorum üzerlerinde. Gülecekken ağlıyorum.
Yine de mutluluklar evlenenlere! Aklınız böyle çağrışımlardan uzak kalsın, gözünüzden damlayan mutluluk yaşı olsun. Denizler berrak mavi görünsün gözünüze; yosun kokusu sade sıcak kumları hatırlatsın. Karanlıklar gecede kalsın; gününüz, gönlünüz aydınlık olsun. Her gelen gün, günleri kararanların, deniz kokusu burnunun direğini sızlatanların kalbini ısıtsın, hafifletsin, özlemleri acıları kırsın geçirsin.
Bu yazıyı ilk yazdığımda “1 Nikah, 3 cenaze, 1 meçhul” diye başlamıştım söze. Bugün değiştirmem gerekti bir nedenle. Bilen biliyor.
Kadınlar gördüm
Gözleri denizde
Vapur bekleyen.
Aklım
Denizci karılarına
Denizcilerin kadınlarına gitti.
Denize açılan erkeklerini bekleyen
Kadınlar.
Hani yollarına ağıt yakan
Fadolar düzen kadınlar gibi.
Ama bunların öyle
Pek de fado söyleyecek halleri yoktu.
İşten dönen kocalarını
Karşılamaya gelmişler.
Yanlarında çocuklar kimisinin,
“Babam bugün bana göre bir şey almış mıdır?” diyen.
Kadınlar gördüm
Kınalıada iskelesinin önünde.
Acıkıyorum, yemek yiyorum,
Susuyorum,
Çişim geliyor.
Gülüyorum, ağlıyorum.
Karnım ağrıyor.
Başım, dişim ağrıyor.
Uyuyorum, uyanıyorum.
Her uyandığımda bakıyorum bir gün doğmuş,
Güneş bana bakıyor.
Gece oluyor, ışık tepemde yükseliyor,
Ay bana gülüyor.
Aynaya bakıyorum, bir yüz.
Gözüm, kaşım, ağzım, burnum, kulağım…
Yerli yerinde her şey.
Bu dünyaya ait.
Bu hayata…
Yani şimdi yaşamak bu mu demek oluyor?
Bu gördüğüm beden benim mi
Yoksa o zaten ben miyim?
Ya da dedikleri gibi emanet mi?
Buraya ait yalnız, bu hayata ait.
O buraya ait ama ben değilim.
Çünkü içine sığamıyorum bazen.
Öyleyse eğer bir gün onu kendi yurduna bırakır da
Gidersem alıp başımı,
Kimse kınamasın beni.
Onu ardımda nasıl bıraktığıma bakmayın.
Siz beni ben diye bilesiniz diye bir suretti o.
Her gün kim bilir başından neler geçiyor.
Neler atlatıyor da kimse gelip anlatmıyor.
Başımızdan geçip gidenler değil de
En son başımıza gelen konuşuluyor.
Halbu ki ne kadar şanslıyız o ana kadar.
Ne oldu peki artık?
Güneş yine doğuyor, ay hala yükseliyor.
Ama sana bakmıyorlar.
Su benim içtiğim su, yıkandığım su.
Seninki hangisi?
Ben şimdi uyuyup, sabah yeni doğan güneşe bakacağım.
Ya sen ne yapacaksın?
Ben ilk yaz karpuzunu yedim demin.
Sen bu yıl siftah yaptın mı?
Kim bilir daha nice nice şeyler…
Yine de sen sen ol
Bırak bu inadı.
Martılar getirmesin haberini.
Sen kendin çık gel.
Benim dediğime de bakma.
Öyle her aklına estiğinde alıp başını gitme.
Bu dünyanın gözüyle görülecek çok şey var daha.
Sana söylüyorum, sana, sana ve sana.
Bu meret hep zamansızdır zaten.
Beklenen de beklenmeyen de.
Ama bu senin yaptığın
Hepten zamansız, hepten saçma, lüzumsuz.
Çek demiri devam et yola.
Kapılma Sirenler‘in sesine.
Bırak Küçük Deniz Kızı kendi krallığında yaşasın.
Sen dön kendi krallığına.
Özgün içerik: D48B98C73F71F177FEFF8A8258B1B52CBCDF7484
Orhan Cem Çetin, fotoğrafçı vs.
Steve's body of work spans conflicts, vanishing cultures, ancient traditions and contemporary culture alike - yet always retains the human element.
~ Diğer Tarafın Notları ~
Esra Yalazan Kelimeler ve Kader
Hatırlanmaya Değer Herkes İçin...
yet another unsolicited stone thrown at the vast sea of ideas we call culture..
Türünü Seven Gelsin!
The Best of the visual Web, sifted, sorted and summarized
"et j'irai loin, bien loin, comme un bohémien"
Karanlığa lanet okumaktansa, bir mum yakmak yeğdir.
Fotoğrafladıklarınız yaşam hikayenizdir.
yaşamdan sızanlar...
Ahmet Nesin Resmi Web Sitesi
Bu blog bazen sıkıcı, kimi zaman sarsıcı ve çoğu zaman da ilgi uyandırıcı ama hepsinden de öte, son derece kişisel bir blogdur. İyi okumalar...
Umut en büyük kötülüktür çünkü sadece acıyı uzatır... Nietzsche